-Merhaba, benim adım çatal, salatalar, tatlılar ve doğranmış gıdalar benim sayemde yenir. Çok kibar ve becerikli bir aletim. İnsanlar ben olmadan sofraya oturmazlar.
-Merhaba, benim adım kaşık, çorbalar, hoşaflar ve birçok sıvı gıda benim sayemde tüketilebilir. Çatala göre biraz kabayım ama bende sofranın en temel parçalarından biriyim.
-Merhaba, benim adım su bardağı, su, süt, çay, meyve suyu gibi içeceklerin içilmesini sağlarım. Her sofrada yerim vardır.
-Merhaba, benim adım peçete, bende sofraların bir parçasıyım artık. Çocukların yakasındayım, kirlenen masaların kurtarıcısıyım, çatalıda, kaşığıda, bardağıda, agızlarıda ben siler temizlerim.
-Merhaba benim adım corba kasesi...
-Merhaba benim adım tuzluk...
-Merhaba benim adım kepçe...
Bütün mutfak eşyaları konuşup tanıştı. Hepsi birbirini tanıdı sevdi. Sonra farklı bir ses duyuldu.
-Hepinizi dinledim. Siz çok basit ve klişesiniz. İnsanların karınlarını doyursanız bile ruhlarına acı çektirisiniz. Yetersizsiniz. Sanattan ve estetikten uzaksınız. Renksiz ve zevksizsiniz...
Sofradaki tüm eşyalar şaşırmıştı. Hep bir ağızdan sordular; -Pardon ama siz kimsiniz? Yabancı gurur ve tependen bakarak şöyle seslendi;
-Benim adım şamdan. Benim üzerime mum koyarlar. Karanlık sofralara loş bir ışık yayarım. Romantik bir yemeğin vazgeçilmeziyim. Ben ki...
Sofradakiler hep bir ağızdan;
- Sen yabancısın, bizim soframızda yerin yok. Geldiğin topraklara geri dön, dediler.
Şamdan kibrinden düşüp kırıldı. ...