Akşam yemeği için sofra kurulmuştu. Baş köşeye oturup çocukları sofraya çağırdım. Tek tek geldiler isteksizce. Hepsi kendi yerine oturdu. Büyük kızım, burun kıvırarak, cevabını bildiği bir soruyu sordu annesine;
-Anne yemekte ne var?
-Biber dolması kızım.
-Başka bişey var mı?
-Salata ve yoğurt var kızım.
-Ama anne, dolmadan nefret ediyorum. Ne yiyeceğim şimdi ben? Eşim bıkkınlık ifade eden bir yüzle;
-Size de birşey beğendiremiyorum kızım! Ne pişireceğimi şaşırdım vallahi, dedi.
Sofrada herkesin yüzü asıldı. Bir sessizlik oluştu. Bense gözlerimi dolmalardan alamıyordum. Dolmalara bakar halde;
-Size bir hikaye anlatayım mı? dedim.
-Eveet, dedi küçükler. Eşim ve büyük kızımda şaşkın gözlerle beni izlemeye başladılar.
"Çocuktum. Çocuklarım okula gidecek diye babam köyden şehre getirmişti bizi. Çiftçilikten başka şey bilmeyen babam, şehirde çok iş aramış ama bulamamıştı. Sonunda çaresiz kalmış ve yurtdışına işçi olarak gitmek için birileriyle anlaşmıştı. Bu kişiler, babamı işçi olarak Almanya’ya götürmek için onbin lira istemiştilerdi. Babam bir akrabadan kısa süreliğine onbin borç istemiş. Önce olmaz diyen akrabamız, üç ay içinde yirmibin olarak geri ödenmek kaydıyla verebileceğini söylemişti. Açıkça faizli borç vermek istemişti. Babamda çaresiz kaldığı için bunu kabul etmişti. Nasıl olsa Almanya’da kolayca iş bulabilecekti ve kısa sürede borcunu ödeyecekti. Parayı aldı ve o kişilere verdi. Ama babamın parayı verdiği kişiler dolandırıcı çıktılar. Ne kadar aradıysa da babam bulamadı onları. Çok üzüldü ve hasta oldu. Yemeden içmeden kesildi. Yatağa düştü. Hem yurtdışına çalışmaya gidememiş hem de hiç yoktan yirmibin lira borcu olmuştu.
Annem duruma çok üzülmüştü. Babamı teselli etmeye çalışıyordu ama babam hiç gülmüyordu. Hiçbirşey yemiyordu. Birgün annem evden erkenden çıktı. Meğerse babam biber dolmasını çok severmiş. Elinde ki azıcık parayla pazardan dolma biber almış. Kasaptan da yüz gram et. Küçücük, bir çocuğun avucuna ancak sığacak kadar et. Eve gelip biber doldurmak için sofrayı kurdu. Biberleri yıkayıp içlerini oydu. Soğanları soyup doğradı. Biraz baharat biraz bulgur koydu ortaya. Tam eti katacaktı ki kapı çaldı. Gidip kapıyı açtık. Babama borç veren akraba gelmişti. İçeri buyur ettik. Gelip babamın başucuna oturdu. Mırın kırın edecek hali vardı. Çok korkmuştuk halinden. Babama borcunu ne zaman ödeyeceğini sordu. Babamda iyileşip en kısa zamanda çalışıp ödeyeceğini söyledi. Adam memnuniyetsiz şekilde etrafa göz gezdirdi. Sonra gözleri sofraya takıldı. Eti gördü. Sonra imalı imalı;
- Yemenize içmenize dikkat edin. Böyle et yiyerek borç ödenmez, dedi ve çekip gitti.
Annem gizli gizli ağlamıştı. Babamda o dolmadan hiç yememişti. Zaten babam kısa süre sonrada bir deri bir kemik kaldı ve iyileşemeden öldü.
Babam biber dolmasını çok severdi, dedim ve sonra sustum.
Kimse konuşmadı. Ve herkes biber dolmasını sessizce yedi.