Toprağa bakarken ilk dikkatimi çeken o delik oldu. Nedir bu delik? Neden açılmıştır? Gibi soruları sorarken kendime iyice yaklaştım. Bir adım ve ikincisi derken tam tepesinde dikildim. Çapı yaklaşık olarak bir santim ya da biraz fazlası olan deliğin, karınca yuvası olduğunu fark ettim. Yüzlerce çeşit irili ufaklı karıncaların birisi deliğe giriyor. Bir diğeri dışarı çıkıyor. Sanırsın acil servisin koridorlarındaki kargaşa gibi; biri muayene olmak için girerken bir diğeri de çözüm bulmuş gibi geri çıkıyor. Başımı rükû edercesine eğilip de biraz daha yakından baktığımda işler biraz daha büyümeye başlıyor. Her giren karıncanın sırtında, nerede ise kendi kadar bir ekmek kırıntısı ya da bir tohum parçası var. Dur durak bilmeden giriyorlar içeriye birer birer…
Bir de çıkanlar dikkatimi çekti. Her birinin sırtında nokta büyüklüğünde kum parçaları. Bazısı yuvalarını doldurma ile devam ederken diğerleri de boşaltmak ve yer açmak için uğraşıyorlar. Hepsi bir kanun ve belirli nizam ile gelgitlerini devam ettiriyorlar. Ve bu koşuşturma sabahın ilk ışıkları ile başlıyor ve benim gördüğüm kadarıyla akşama kadar sürüp gidiyor…
Nedir bu koşuşturma diye soruyorum kedime? Sadece bildiğimiz; yazın çalış, kışın ye iç yat mesaisi mi? Yoksa ölüm, kalım; yaşam mesaisi mi? Yâda bir sonra ki kuşak için harcanan bir ömür müdür bilinmez ama toprağın altında ki gizli dünyada birçok sırları olduğunu düşünüyorum. Belki de kendi dünyamıza anlatmak istedikleri bir mesajları vardır. Öyle ya kendimi düşündüğümde, sadece karnımı doyurmak, çocuk sahibi olmak ve gelecek kuşaklara ya da yaşlılığımıza mal biriktirmek midir yaşam? Ekmeği bölüp bir lokmayı ağzımıza götürmek midir? Enfes kokusu ile burunlarımızı şenlendirip; uykusuz gecelerde gözlerimize güç veren bir fincan kahve yudumlamak mıdır hayat? Ya da tüm yorgunluğu ile tam gözlerimiz uykuya dalacakken yan beşikte yatan minik yumurcağın çığlıkları mıdır? Örnekleri sırası ile yazsak bir nehir olur çağlar. Sayfalar diğer sayfaları kovalarken bir kitap bile olabilir. Ve biz anlatmak istediklerimizi bitiremeden sayfalarımız hatta mürekkeplerimiz ya da kalemin hammaddesi olan ağaçları bitirebiliriz…
Kısacası hayat; bir karıncanın yerin altına yani toprağa girmesi ve topraktan yeniden çıkması ile akıp gitmektedir. Bu ara döngüde bize düşen de anlamı yoran sorular sormaktır…