Hepimizi sürmüşler hayat yarışına
Birden yediye kadar sayıyor efendiler
Ve yedide başlıyor amansız yarış,
İlk harf, ilkyazı, ilk kelime ve ilk cümle.
İlk sınav, ilk ödül ve ilk ceza.
Hiç arkası gelmiyor bunların.
Bizi alıştırıyorlar zil sesine,
Dinleyene ödül olarak diploma,
Dinlemeyene iş var.
Bir köle efendiler yanında,
Diğeri emir altında devam ediyor.
Roller belirleniyor,
Ömür boyu sürecek kölelik kravatlı mı olacak
İş tulumlu ve eldivenli mi olacak?
Merakla bekliyoruz sonucu.
Yarış atlarını solladığımız yarışta
Kravatlı köle olmak için dua ediyoruz.
İşçi tulumuna da şükür diyoruz.
Düşünüyorum şimdi,
İşten kaçan olmadı mı?
Bir uyanık çıkmadı mı?
“Yahu bu kanunun sahibi kim” diye
Sormadı mı?
Sormadı.
Çünkü bağcı okul kurmuştu kullarına,
Kullarının çocuklarına.
Okutuyordu onları,
Okutuyordu onlara,
Kanunu, kanunun sınırlarını,
Bizi, bizim sınırlarımızı,
Çalışmak gerektiğini,
Yarışmak gerektiğini
Vergi vermek için.
Çünkü vergi kutsaldı.
Ve kutsallar yasaydı.
Kırmızı kurdele ne çok yakışıyordu göğsümüze.
Ama benim canım acıyor artık,
Kurdelenin iğnesi,
İçime batıyor.
Ezberletilmiş neşe ve heves
Öğretilmiş acı ve keder
Yapmacık duruyor maskeli suratımda
Maskemi çıkarmak ve çiti atlamak istiyorum.
Bağdan dışarıda ne var bilmek istiyorum.
Denizleri, dağları, çayırları dolaşmak
Kuşları, balıkları, çiçekleri sevmek istiyorum.
Ötesi,
Daha ötesi,
Anlamak istiyorum,
Her şeyin sahibini
Tanımak istiyorum.
Eğer varsa çapa işi,
En büyük bağcıya çalışmak istiyorum.
Ben yakamda “kırmızı kurdele” değil
Kurşundan bile olsa,
Çok içerde bile olsa
“Aradığını buldu” nişanı istiyorum.