Deryalar, yağmurların sonucumudur,
Yağmurlar mı deryaların? ...
Ama sanki deryalar, candır yağmurlara
Yağmurlar ise; cana, cananlara can.
Güneş görmeyen deryanın,
Kıvılcımı olur mu yağmurlara!
Sönük bir güneşin faydası olur mu deryalara!
Isınamayan deryalardan, haberci çıkar mı bulutlara!
Nefes alırken her yanlarından,
Yeryüzünden çekmiyorlar mı ciğerlerine;
Yükle yaşam olacak o safir, tutulamayan kütleli cüsselerine!
Beklide bunlar, sadece bilinmeyenlerin bilenenleridir,
Ağlamak isteyen yüreklere bir damla merhemdir!
Asıl can olacak buharlar ise;
Bilinmeyen göklerden; bilinen yegane güçten,
Aldıkları ilham-i kaynatır.
Mademki, neden böyle yağmurlar?
Aktıkları yön ne kuzeye nede güneye!
Bazen doğuya yağdığını gösteriyorken,
Batıyı delip ümmete içimlik oluyorlarsa;
Varsın Medine’ye; damla damla,
Göz nuru olarak aksınlar.
Hem de;
Toprağa karışmaya, karışıp ta canlandırmaya!
Can verdiği nebata, yeni bir hayata…
Ve de;
Küçük göletler oluşturmaya!
Oluşup genişleyenleri yakınlaştırmaya!
Nihayetinde karışmalarına,
Karışımları ile yeni deryaların doğuşuna.
Koruluktan derin bir hendek misali
Sıvılarını yere, duyumsuz çöllere;
Sonbahar sancısıyla teslim eden acılı koca yarıklara,
Ölüm uykusunda gibi yatan; akarsu yataklarını coşturmaya!
Bakan göz görebiliyorsa,
Atan kalp hissedebiliyorsa,
Akıl yürümeye başlayıp fehm edebiliyorsa;
Hepside doğru, belli oluyor ki hepside gerçek.
İstenmeyeni ise;
Balıkların rahat nefesi, yemine,
Güllerin daha canlı renklerine,
Kavakların görkemli dik duruşlarına,
Yaratılmış nefis aklıyla; ölçüsüz! Yağışında;
Rahmet yerine; azabında. Aşkı yerine; korkusunda
.
Derken Nuh(as.) ve kavmi geldi aklıma;
Onlara da yağdı yağmur.
Aynı memlekette, ayrı millete.
Aynı anda ama ab ayrı niyette;
Kimine derin bir sevinçle,
Kimine, dönüşü olamayan umutsuz bir hüzünle;
Sıcakla soğuk bir yerde,
Işıkla karanlık iç içe,
Ölümle yaşam diz dize, göz göze.
Malum, akledebilene göründü gemi,
Göremeyen bakarlara ise, gemi de ne ki!
Ve Nuh(a.s): ‘ solum ağlıyor; arkamda azabı haşmet,
Sağım ise gülüyor; önümde ilahi rahmet’.
Rüstem ENGİN