Allah islam ümmetine iman, akıl, ahlak, imkan ve sonunda da nice gerçek bayramlar nasip eder inşallah. İyi bayramlar.
|
|
Tebrik ederiz 10.11.2020 17:19:55
Tebrik ederiz
İmtek Mühendislik
Merhaba Web Siteniz hem içerik yönünden hemde tasarım yönünden çok güzel olmuş. Başarılar dileriz.
Tüm ziyaretci notları için
tıklayınız > |
|
|
|
|
Varlık sebebimiz sebeplerin sahibi olan ALLAHa raicidir.
O’na dır hep yüzümüz.
O’ndan geldik.
Sayılı günlerimizi tamamlayıp bizden öncekiler gibi, gideceğiz.
Giderken bu dünyadan sadece kendi yazdıklarımızı götüreceğiz.
Varlığıyla âlemi şenlendirenler.
Yokluklarıyla da özlenirler.
Ne kadar özleniyorsan o kadar büyüksün.
Ne kadar aranıyorsan o kadar değerlisin.
Yüzü O’na dönük olanlar mutlak doğruya tabidirler.
Yanlış içinde bile olunsa er geç hak’la buluşulacaktır.
Müslüman olmaktan onur duyanlar.
Zor olana tabi olmuşlardır.
Bu yol günlük, haftalık, yıllık değil bir ömür yürünecektir.
Yılgınlık olsa bile, geri dönmek yakışmaz inanan bir kula.
|
|
Bu konuyu paylaşmamın temel sebebi; dünün kadim bilgileri bu günümüzü nasıl belirlediyse şu an verilmeye çalışılan bilgilerde yarılarımızı şekillendiriyor.
Her türlü bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu dönemdeyiz doğru bilgiye erişebilmenin zorluğu, önemi ve gerekliliği konusu hayati önem taşıyor. Çünkü
Doğru bilgi doğru inanca, doğru inançta doğru amele kapı aralar.
Öyle ki teknoloji çağında yaşayan insan için helal ve harama ulaşmak artık parmak ucu kadar yakın. Bilgi çağı diyorlar aslında bilgi çöplüğü çağıdır. Derin bilgisizlik çağıdır.
Hem bu coğrafyada, hem de İslam coğrafyasının her bir köşesinde yaşanan çaresizlik, sefillik, rezillik, sömürü, kan ve gözyaşı var. Müslüman coğrafyalarda insanlar savaş halinde ise fiilen ortadan kaldırılıyor savaş hali yoksa zihnen, ruhen ve ahlaken yok ediliyor.
Soru şu; Biz neden böyleyiz? Niçin bu haldeyiz? Ümmet olarak nasıl bilgiler yüklendik ve aldığımız bilgiler bizleri nasıl bir inanca sürükledi de sonucunda bu zulümlere, acılara, helaklara gark olduk.
|
|
Soma vahşi kapitalizmin gerçek yüzünü bize göstermiştir. Daha çok para kazanma ve daha çok kar etme adına insan hayatı değesiz/öncelikli olmadığı anda bu vakalar kaçınılmaz olarak yaşanacaktı ve yaşandı. Mesele sistem sorunludur ülke insanını kar etmekten başka amacı olmayan kapitalistlerin eline teslim eden ve insanların geleceklerini bu adamların insafına bırakan liberal sistem ve onun hamisi iktidarlardır… İlkesi olmayan sömürüye dayalı kar kutsal bir anlayış nihayetinde insan hayatını değersizleştiriyor.
|
|
Her dönemin popüler kavramları vardır toplumlar bu kavramlarla yatar kalkar ve zamanla aşina olurlar. Son yıllarda gündemimize zorla oturtulan hoşgörü, uzlaşma, diyalog kavramlarının toplum tarafından bir an önce benimsenmesi arzu edilmekte. İlk bakışta kulağa hoş gelen masum yüzlü bu kavramların üzerinde biraz duralım istedim
Bu kavramları İslam kavramı ile birlikte kullandığınızda kullanıcının niyetine uygun çıkarımlarda bulunmak da mümkün. Yaklaşık on yıldır şu cümleleri sık duyar olduk. “İslam hoşgörü dinidir, İslam laiklikle çatışmaz, İslam demokrasidir, İslam barış dinidir, İslam diyalog dinidir” v.s. İslam’ın/vahyin geliş amacıyla, kendi kavramlarını İslam başlığı altında sunmaya ya da meşru göstermeye çalışanların amacı aynı mı acaba?
|
|
Ölüm, dünyaya gözünü açan her fani için değişmez yazgıdır. Ölüm, hayat denen kredinin bir gün sona ermesidir. Ölüm, varlığı her daim kabul edilen ama gerçekliğine alışmakta zorlanılan olgudur. Ölüm, insanın kendisine ve sevdiklerine yakıştırmadığı “bizden uzak olsun” temennisidir.
Ölüme dair söylenecek çok söz vardır düşüncelerin ortak noktası ölümün ise pekte istenen bir şey olmadığıdır. Yaratılan her nesne ölüme ayarlıdır. Varlığı kesin olan ama yokmuş gibi davranılan ölüm bize yakınken insan, hayatına dair onca hesap yapar ve ölüm bu hesapların içinde kendisine yer bulamaz. “Her can ölümü tadacaktır” 29/57. Bu ayet ve Ahiretin varlığı da herkesçe bilinmesine rağmen…
|
|
eygamberli bir toplumda doğmuşuz. Bölgeden bölgeye yöreden yöreye değişen peygamber tasavvurumuz var. Kuran’a ve onun peygamberine inanan topluluklar biliyor ki peygambersiz bir hayat düşünülemez. Fakat “nasıl bir peygamber” konusu üzerine ülkemizde olduğu gibi İslam dünyası da asırlardır doyurucu, ikna edici, kuşatıcıbir tasavvur da ittifak edilememiştir.
Toplum, peygamberi biliyor ama gereği gibi tanımıyor. Asırlardır İslam’ı kendisine hasım görenlerin Kuran’ın ve Peygamberin anlaşılmasının önüne engeller koyduğu bilinen bir gerçekliktir bu yüzden sağlıklı bir peygamber algısı oluşması bilinçli olarak engellenmiştir. Hz. Peygamberin “eminliği” konusunda ittifak edilmiş ama “yöneticiliği, emirliği, önderliği” noktası bilinçli olarak gözden kaçırılmıştır.
|
|
Hicret, “göç, ayrılmak, ayrışmak” anlamlarına gelmektedir. Tarihsel arka planı ise bilindiği üzere Peygamber ve onunla birlikte olan Müslümanların” tevhid” üzere yaşam alanlarının daralması neticesinde bulundukları yeri terk etmesi ile Habeşistan’da noktalan sürecin adıdır. O gün Müslümanları hicrete sevk eden sebeplerin başında inançlarını daha iyi yaşamak isteğiydi. Egemenlerin baskı ve zulümlerine direnecek veya karşı koyacak gücü kendilerinde göremeyen ümmetin o zaman için kendilerince en uygun çözümün terki diyar olduğuna kanaat getirmesidir. Öyleyse hicret sadece yolculuk yapmaktan ibaret bir eylem olmayıp içerisinde stratejik, siyasi hedeflerin olduğu uzun vadeli bir hesabın ürünüdür.
|
|
İnsanlık kurtuluşu nerelerde aramakta…
Kendisine sunulanların peşinden gözü kapalı bir şekilde giderek hem dünyasın hem ahiretini kurtarma telaşında!
Yaratıcı asırlardır “çare bu” diyerek sahip çıktığı ve bu tercihinde yanılan, sapan insanlığa kurtarıcılar göndererek yol gösterdi içlerinden önderler seçti. En son Rasul, âlemlerin çözümsüzlüğüne derman olmak adına gelen Hz. Muhammed (sav.) Allahın insanlığa bir lütfu, ikramıydı. O’nu anlayan gereği gibi taklid eden her iki âlemde de nimete talip olacaktı.
Ama olmadı…
|
|
Popüler kültür insanı meta’ya çevirirken mana’yı önceleyen kul’lar kervanına katılacaksın.Bu kervanın yolcusu olmak ilkeleri belli olan bir manifestoyu onaylamayı gerektirir.Öncelikle toplumla ilişkilerde kar-zarar hesabı yapmayacaksın “yararlı” olanı değil “değerli” olanı öne alacaksın.Kimselerden bir şey beklemeyeceksin, istemeyeceksin kapitalist sistem her şeye “fayda/çıkar” gözüyle bakar sen Müslüman olarak “hayır/ecir” gözüyle bakacaksın.Bütün bunlar kolaylıkla olabilir mi?
Bunları başarmak için ilk önce kendine/topluma talip olma fikri önde olmalı.”Çabaladık olmuyor,ne yaptıysak beceremiyoruz,elimden gelen bu” sızlanmalarını bir kenara atmak gerek.
|
|
Küreselleşme adı verilen bu yeni dönemde halkı Müslüman olan ulus devletler düzene sokulacak. Türkiye de ise bu süreçte ulus devletin seçkinleri tasfiye edilerek ülke yönetimleri, başta küresel sermaye olmak üzere uluslar arası hukuki bağlayıcılığı olan mekanizmalar eşliğinde siyaseti yönlendirecek ilişki ağları tarafından kontrol edilmeye hazır hale getiriliyor. Türkiye de Ergenekon adı verilen tasfiye süreci işte bu yeni düzene adapte olamayan eski yönetimden kurtulmaya yönelik uluslar arası operasyonun bir ayağıdır. Bu proje gerçekleştiğinde ulus devlet işlevselliğini siyasal, ekonomik ve sosyal anlamda uluslararası mekanizmalara bırakmış olacaktır.
Şimdilerde ülkemiz tamamen ABD eksenli model çerçevesinde şekillenmektedir.
|
|
Bu toplum atalarından kendilerine miras olarak bırakılanın taşıyıcısı ve onun kutsayıcısıdır. Geleneğini her şeyine yansıtır. Vahy’in toplumun hayatında belirleyiciliğinin olmadığı, örf’ün öne çıktığı bu gerçekliğe değer veren geleneğiyle barışık olanla ya da ona açık hasımlığı olmayanlarla iyi geçinir onlara güvenir bu toplum insanı. Kendini de teslim eder, geleceğini de…
|
|
Din yani İslam bu günkü bütün modern dayatmalara meydan okur. Modernizmin tek hasmı kalmıştır, o da İslam’dır. İman edenler, İslam’a gereği gibi talip-sahip olmalıdırlar. İnancın gereği olarak yapılan belli zamanlara haps edilmiş konuşmalarla Allah’ı razı ettiğine inanmak gafilliktir. İbadetler içi doldurularak ifa edilmeli kabuktan öteye geçemeyen rutinler sahibini de rahatsız etmelidir. Bu durumda eksik olan amelin takvasıdır.
|
|
Bu gün ülkenin kaderi üzerinde tasarruf sahibi olan siyasetçilerin bazılarının inançları gereği erdemli, ahlaklı ve bazı konulara duyarlı olmaları normal bir durumdur olmaması da beklenemez. Bunu kimi zaman inançları gereği kimi zamanda siyasetçi kimlikleriyle oy kaygısıyla yapmaları da pek tabiî ki mümkündür. AKP ve onun kadrolarının iç siyasette Ergenekon yapılanmasına karşı verdiği dış destekli tasfiye süreci ile dış siyasette en öncelikli konusu olan İsrail üzerine dair yapılan her türlü eleştiri ve tespitlerle ilgili olarak yapılan eleştiriler anında onları kutsayanlar tarafından komploculuk olarak itham edilip duygusal yönü ağır basan savunmalarla geçiştirilir.
|
|
Hz. Peygamber, gönderildiği toplumun sorunlarını tarif edendir. Tarif etmekle kalmayıp zulme zalime karşı koyan mücadeleci bir kişiliktir. Peygamber her türlü ruhi ve ahlaki çöküntünün tavan yaptığı zamanlarda toplumsal iflasa karşı koyan soylu bir nefestir. Peygamber vahiy zırhını kuşanarak aşağılara düşen insanlığı eşreflere taşımayı kendisine görev bilmiş bir İlahi duyarlılıktır.
|
|
Hangi İslam’la tanıştığımız önemli bence... İnsanın, bu ülkede her türlü İslam’la tanışması mümkün. Kur’an’ın İslamı, İslam adına konuşan geleneksel ulemanın İslamı, son olarak her iki olguya rağmen bildiğini okuyan geleneği din bilen yurdum insanı, avamın İslam’ı… Sizinki hangisi ve hangi maceralardan sonra mutmain olduğunuz şimdiki inancınızla buluştunuz. Düşünsel değişim süreçlerini samimi bir şekilde sorgulayan bir Müslüman’ın kendisiyle aynı şekilde düşünmeyen-düşünemeyen insanları ilk önce “anlamaya” çalışması gerektiğini düşünüyorum.
|
|
Kimin kimle ne yaptığının önemi yok ülkede entrikada bitmez komploda…Ülke insanın ortak paydası cehaletidir.Cahil bırakılması siyasi iktidarların işine geldiği içindir cahili kolay yönlendirir,kandırır,ikna edersin bu yüzden her dönem “cahillerin iktidarına” çanak tutmuş insanlık, iflah olmamıştır.
|
|
Nereden çıktı bu konu derseniz; aslında bu helallik üzerine yazma fikri bende uzun zamandır vardı ama kelimelere dökmek kolay olmadı. Öyle ya onca yıl geçmiş üzerinden geriye dönüp baktığınızda “hak” ihlali olduğunu düşünüyorsunuz ve bir iç hesaplaşma, muhasebe sonunda gelinen nokta burası. Evet, bir “hak” ihlali yapıldı hem de uzun yıllara varan. Kimi zaman bilinçli kimi zaman bilinçsiz…
Kimden mi bahsediyorum?
|
|
Dilde radikallik insanı yorar hatta bazen heyecanı bile öldürür.Önemli olan Salih amelde radikal olabilmektir.
Keşke ahirete iman noktasında radikal olunabilse,dedikodu etmemekte de…
Namazlardaki huşuyu yakalamada radikal olunsa ya da infak etmede…
Düzenli kitap okumada radikal olunsa yada gözlerini haramdan sakınmada…
|
|
Modern zamanları yaşıyoruz şimdilerde ilişkiler insanların iç dünyalarını/kalplerini ele veriyor. İnsanların dini, kişisel, ailevi, toplumsal vaka ile ilişkilerinde “doğru yerden bakılabilirse” nasıl bir dünya görüşü/İnancı olduğu fark edilebilir. Bütün bu ilişkilerin kişinin hayatını ve ahretini etkilemesi ise kaçınılmazdır. Bu yüzden ilişki kurulan “şey” “iş,para,aile,evren,sistem,toplum, ahiret, Allah,eşya” önemli olduğu gibi,bu şeylerle kurduğumuz ilişki biçimi de önem arz ediyor. O zaman şöyle bir soru sormak mümkün; insanın/Müslüman’ın her “şeyle” ilişkilerinde belirleyici olan hazları mı- çıkarları mı? Varsa, ilkeleri mi?
|
|
Kur’an muhatabını hayat veren mesajlara çağırır 8/24 aslında vahiy hayat veren mesajdır. Hayata anlam katmaktır tek amacı. Yaratan Rabbinin adıyla hayatı okuyabilme 96/1 ahlakı/düşüncesi oluşturabilmektir. Peygamber kırk yaşına kadar yaşadığı hayatı bir türlü anlamlandırmış/okumuş kendince çözümler bulmuştu ve bu haliyle “emin” sıfatını kazanmıştı. Ama yaratıcı Muhammed’in (as.) iyi olmasını yeterli görmeyerek mutlak iyiye doğru bir istikamete yöneltti. İyi -kötü, hayır-şer, helal-haram, Mümin-Kafir vs. ölçüleriyle tanıştırdı.
|
|
|
|
|
Birbirinize karşı mütevazi olmanızı, Allah bana vahiyle emretti. Öyle ki, hiç kimse, kimseye karşı övünmesin ve hiç kimse, hiç kimseye zulmetmesin. Hadis (Müslim)
|
Mustafa Kutlu tarafından yazılan "Ya Tahammül Ya Sefer" isimli eser...
|
|
|